8 Mayıs 2013 Çarşamba

BEBEK GELİYOR PARTİSİ

 
MERHABA :)
 
8 Nisan'da taslak olarak kaydettiğim postuma ancak şimdi yazı girip yayınlama fırsatı bulabildim.
 
Yaz geldi nişan, düğün sezonu açıldı ama unutulan birşey daha var bebek sezonu da açıldı. Arkadaşlardan, eşten, dosttan bu aralar sürekli bebek haberi alıyorum,  yanıma yoldaş oldukları için
ayrıca mutlu oluyorum :) -bu da benim size bebek haberim olsun- :)
Rabbim herkesin bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almayı nasip etsin inşallah, amin.
*   *   *
Gelelim bugünün asıl konusuna, kuzenimin BeBek GeLiYor ParTisinde çok hoş saatler geçirdik. Herşey özenle hazırlanmıştı. 
 
 
 
Bebeğimiz erkek olacağı için konsept mavi olarak belirlenmişti. Cupcakeler, kurabiyeler, macaronlar, şekerlemeler ve iki çeşit konsept pasta en tatlı ikramlar arasında yerini almıştı.
 
 
 
 
 
Partinin en keyifli ve bol hediyeli bölümü ise yarışmalardan oluşuyordu.  'Aslı'yı En İyi Kim Tanıyor' yarışmasında birinciliği kaptım ve çok cici bir tepsinin sahibi oldum ;)
 
  
 
Gitmeden hatıra olsun diye bol bol fotoğraf çektirelim dedik anneciğimle,  
 
 
 
 

                                                Tüm    * KALP *KALP *KALP*ler ona !

 
Doğumdan önce yapılan bu tarz partiler anneye büyük moral oluyor, bizim zamanımızda yoktu göremedik bundan sonrakiler için de bize bol bol fikir vermiş oldu.



Bu arada kuzenimin bebeği Kerem Deniz geçtiğimiz hafta doğdu. Bal suratlı bir oğlumuz oldu maşallah diyip yazımı sonlandırayım artık.

                                                                  SEVGİLER :)

14 Şubat 2013 Perşembe

AYSHA Dergi ve blog yazarları buluşması

 
 
MERHABA arkadaşlar :)
 
Bir süre blogtan uzak kaldım, blogumu sizleri yine çok özlemişim bunu farkettim.
Benim yokluğumda birbirinden tatlı,  samimi blogger arkadaşlarımı takip etmişsinizdir ama beni de özlemişsinizdir diye tahmin ediyorum.
Zorla da özlettiririm kendimi böyle işte ;)
 
Hayat hızla akıp giderken, ev iş temposunda yorulurken minik molalarla kendime ve arkadaşlarıma vakit ayırmak beni çok mutlu ediyor.
 
Muhafazakar kesimin çıkardığı dergiler hızla artmaya başladı. Ala, Enda, Nisa derken Aysha dergi de piyasaya girdi. Gerçi Aysha dergisinin muhafazakarlık konusunda bir iddiası yok, her kesime hitap ettiklerini söylüyorlar. Böylesi çok daha doğru diye düşünüyorum. İşini bilen bir ekip, kaliteli köşe yazarlarıyla yola çıkmış olmaları onlar için çok büyük bir avantaj olmuş. Aysha dergisinden de ufak çaplı bahsettikten sonra gelelim derginin bizler için ayarladığı buluşmaya.
 
"Blogların sosyal medya üzerindeki yeri ve öneminin farkında olan Aysha Dergi ekibi ilk buluşmasını blog yazarlarıyla gerçekleştiriyor. Stil editörümüz Hülya Aslan ve yemek köşe yazarımız Zeynep Özcan sizi 4 Şubat Pazartesi günü kahvaltı eşliğinde buluşmaya, tanışmaya davet ediyor. Dergi ekibimizden, dış haberler editörümüz F.Hazal Yazan moda editörümüz Kübra Boydak Tekin de katılımcılar arasında.
Tarih: 04.02.2013
saat:11.00
Mekan: Taş Kahve
EMİRGAN
 
 
Canım arkadaşım Serap'la erkenden buluşma yerine geldik, kapıda Aybike ve Serra'yla karşılaştık. Ekip gelene kadar biraz sohbet etme fırsatı bulduk. Daha sonra Aysha ekibi ve blogger arkadaşlar gelmeye başladı.
KAhvaltımızı yaparken bir yandan da ekiple Aysha dergi hakkında sohbet ettik. Bize misyonlarından bahsettiler, sonrasında da bizim fikirlerimizi aldılar dergiyle ilgili.  Orada çok fazla inceleme fırsatım olmadı fakat sonrasında detaylı bir şekilde okudum dergiyi ve çok başarılı buldum. Birçok konu hakkında bilgi sahibi olunabilecek, sadece modadan ibaret olmayan dolu dolu bir dergi diyebilirim.
 
 
Zehra'yla mekanda birbirimizi tanıyamadık sebebi ise, benim her zaman şal takıp o gun eşarp takmam onun ise her zaman eşarp takıp o gün için şal takması. Sağolsun beni Aysha ekibinden sandı kendisi, çok güldüm ama :))
 
 
Hülya ve Kübra'yı ilk kez Mihri kozmetik buluşmasında gördüm, ikisini de çok sevdim. İnanılmaz sıcak ve pozitif bir enerjisi var. Normalde yeni tanıştığım insanlara hanım, bey diye hitap etmekten hoşlanırım ama Hülya'yı  da Kübra'yı da yakın arkadaşım gibi hissettiğim için isimlerini
söylüyorum:) Kübra'nın  profesyonel bir sitesi var, onu da takip etmenizi öneririm.
 
Misafirler arasında
Şal Evi'nden Reyhan hanım da vardı. Güleryüzlü hoş bir bayan, ayrıca hediyesi de bizim için güzel bir jest oldu.

 
Günün hatırası toplu fotoğrafımız :)

 
Aybik dergi çekiminde ;)
 
 

 
          Keyifli bir buluşmanın ardından evde detaylı incelemek üzere Aysha dergilerimi kaptım ve ayrılık vakti...
 


Son olarak bu güzel buluşmayı düzenleyen Aysha dergisine teşekkür ederim. Yolunuz açık, satışınız bol olsun :)

                                                                   SEVGİLER :)

5 Aralık 2012 Çarşamba

BÜYÜKADA gezintimiz


Bu soğuk havalarda içinizi ısıtacak sıcacık bir yazı paylaşmak istedim.

*  *  *  
Grup olarak organizasyon yapmak gerçekten çok zor. Bir kişiye uyan bir gün diğerine uymayabiliyor.  Yazın son demleri olduğu için  ve başka fırsat bulamayacağımızı düşünerek fire vermiş de olsak Ada'ya gitmek için gün ve saatte arkadaşlarımızla sözleştik. 



Vardığımızda adayı faytonla değil de yürüyerek gezelim dedik. Öncesinde de bol bol enerjiye ihtiyacımız olacağı için Cafe Crown'da  kahve molası verdik.
Kahvelerimiz bitince de düştük yollara..


Adanın o güzel sokaklarını keşfederken bir yandan da sohbet ettik. Nedenini bilmiyorum ama yürürken sohbet etmekten inanılmaz keyif alıyorum. Keşke fırsat olsa da arkadaşlarla yürüyüş grubu oluştursak, bol bol yürüyüp sohbet etsek, fena olmaz mı?

Büşra & ben



Dinlenmek için mola verdiğimiz her köşede bir fotoğrafımız var:) Ah bu hanımların fotoğraf sevgisi nedir böyle? 




Bir mola daha ;)


Adanın tamamını turladıktan sonra karnımızı doyurmak için ev yemekleri yapan bir yerde oturduk. Üzerinden vakit geçtiği için ismini unuttum ama yemekler çok lezzetliydi gerçekten.

Çaylarımızı içmek için de Mado'yu tercih ettik.
Bir yandan burnumuza gelen  deniz kokusu diğer yandan yudumladığımız sıcacık çaylarımız ve en önemlisi doyumsuz sohbetimiz bu günümüzü değerli kılan oldu.


Eve dönüş vakti geldi.. 



En kısa zamanda aynı grupla farklı bir mekanda buluşmak dileğiyle.. :)



17 Kasım 2012 Cumartesi

BABASININ KIZI OLMAK..


            
    Sessiz, sakin kendi halinde bir çocuktum.. Annem hala benim gibi birkaç kızı olmadığı için pişman, onu üzmemişim , yormamışım ondan sebeptir benden birkaç tane daha istemesi ;) 
    Anne- kız ilişkisinin ne kadar değerli olduğunu hepimiz biliriz. En yakın arkadaşı annesi olanlar çok şanslılar benim gibi.

Ya babalarımız?

Bir kız çocuğu için baba ne demek?

           Sevgi, huzur.. En önemlisi güven demek. O varsa güvende olduğunu bilmek demek. O yoksa sağa sola savrulmaktan korkmak demek..

Daha küçücükken başlamıştı ona hayranlığım.. Uzun boylu, yapılı heybetliydi benim babam. Okul zamanımızda en zor derste tek yardımcımdı.  Kitabı, okumayı sevdirendi. O herşeyi bilirdi ya, tüm sorularım onaydı. İyi ki o vardı, severdi bizi. Hiçbir şeyden eksik bırakmadı.

Korurdu, kollardı liman olurdu.. Bunun yanı sıra ilk sevgi gördüğüm erkekti babam.

                                    Ben onun prensesi, o ise benim kahramanımdı.

Evleneceğim için utandığımdı, kaybetmekten korktuğumdu babam!

         Baba evimden çıkarken " Biz senden razı olduk, Allah da senden razı olsun" diye anlamlı bir o kadar da hüzünlü cümleleri kurandı..



                                      Eş oldum..


                            Anne oldum..



                         ama
                                  ....BEN hala babamın kızıyım....


                  *** Seni Çok Seviyorum. İyi ki SEN varsın. Rabbim seni başımızdan eksik etmesin!
             

9 Ekim 2012 Salı

BİR KÖY HİKAYESİ






 
 Şehirde doğup büyüyen biri olarak köye her zaman bir ilgim oldu. Belki farklı bir yaşam tarzı olduğu için belki de bir köyüm bile olmadığı için.
Küçükken yaz tatillerinde ailece babamın köyü olan arkadaşlarını ziyaret ederdik, yılda bir hafta bile yeterli gelirdi. Horoz sesiyle uyanıp, doğal ürünlerle beslenip, mis gibi tezek kokusuyla yaşam.. Benim kulağıma çok hoş geliyor, ya sizin?
Neyse ki eşimin bir köyü var:)
Evlendiğimizden beri her sene birkaç günlüğüne de olsa Nevşehir'e gidiyoruz.  Çocukken başkalarının köylerinde sakin, doğal hayatı yaşamaya çalışırken şimdi istediğimiz zaman köye gidip kalabiliyoruz.
Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü Kuyulutatlar'daydık. Eşimin akrabası vefat edince hem onlara taziyede bulunmak istedik hem de sıla-i rahim yapalım dedik.

Gidişimizin köyün geleneksel pikniğiyle aynı güne denk gelmesi bizim için büyük bir süpriz oldu. Sadece pikniğe katılmak için İstanbul'dan ve birçok şehirlerden gelenler oluyormuş. Gerçekten de piknik alanı çok kalabalıktı. Bir tarafta şepe( gözleme) yapan hanımlar bir tarafta köyün eğlenen gençleri. Geç kaldığımız için bize şepe yemek kısmet olmayınca köfte- salata yapmak için kolları sıvadık. Koca bir leğen dolusu salata yapmak kolay olmadı tabii :)

Apartman dairesinde büyüyen şehirli çocuklar gibi olmasın benim oğlum özüne dönsün istiyorum.
Köye gittiğinde civ civleri kovalayıp, kuzuları sevsin:)


Köy maceramız sadece hayvan severek geçmedi tabii, 


 Öyle kibar kibar durduğuma bakmayın çok iyi traktör kullanırım :P
Şaka bir yana üzerinde olmak bile keyifliydi :)

Vakit buldukça köyü gezip nostalji yaptık. Mesela Recep dedemlerin ilk oturdukları ev ve babamın doğduğu evi görmek beni çok etkiledi.  Buralarda neler yaşandı kimbilir diye içimden geçirdim.. (Ne sohbetler edildi, ne sofralar kuruldu,  ..)


İnsanlar iyi yerlere kolay gelmiyor. Ciddi anlamda emek vererek, çalışarak geliyorlar. Bunları yanı sıra tevekkül ve Allah inancının da yeri çok büyük diye düşünüyorum. Mesela Recep Dedem köyde ve her ortamda çok saygı duyulan bir insan.. Allah rızasını gözeterek, hayır adına köy için cami, lojman gibi bir çok şey yaptırmış. Yaşına rağmen hala daha ne yapabilirim diye çırpınıyor. Geçen sene bozuk yolları kendi çabasıyla onarmaya çalıştığına şahit oldum ve gurur duydum.
İnşallah bize de böyle hayırlı işler nasip olur.






Köyde kesilen erişte marketlerde satılanlara benzemiyor,


Bu minik yılan da eriştenin kokusunu almış olmalı, kurumaya bırakılmış eriştenin üstünde dolanırken bulduk.


Nevşehir'e her gidişimizde bıkmadan usanmadan Ürgüp-Göreme-Avanos üçlüsünde ufak bir tur atıyoruz. Hep aynı şeyler belki ama bazen de hiç yapmadığımız bir şeyi yapabiliyoruz. Mesela deveye binmek!

Fotoğrafta gayet keyifli, rahat gibi görünsem de aslında fazlaca kasmıştım kendimi. Çok stresliymiş, inince bir oh çektim. Deveye çıkmak bir dert, inmek ayrı dert. Merdivenin en üst basamağına çıksanız da ayağınızı biraz daha kaldırarak binebiliyorsunuz. O kadar yüksek yani! Hiç bana göre bir şey değilmiş, bir daha asla. 
Yusuf'un cesaretine hayran kaldım ama,
gayet normal birşeymiş gibi devenin üstüne çıkıp poz verdi :)


 Ürgüp'e giderseniz (güneş battıktan sonra) Ürgüp Kalesi'ne çıkmanızı öneririm. Orada içilen sıcacık elma çayının tadı bambaşka oluyor.  Kalmayı planlayanlara da cave otelleri tavsiye ederim.






Çarşısındaysa ev dekorasyonu için ilginç parçalar bulabilirsiniz.


Ürgüp'te Natural Kuruyemişe gitmeyen oranın ürünlerinden tatmayan kuruyemiş yedim demesin.  Kapıdan girer girmez ikramlar başlıyor, şunu da tatmaz mıydınız, bunu da tatmaz mıydınız diye. 
Hayatımda hiç görmediğim, ismini duymadığım pestilden yapılan doğal baklava ve adını hatırlayamadığım bir çok çeşit ürün tattık. Fiyatlar da oldukça makul.

*  *  *
                                                                                       Avanos

İstanbul'a dönüş öncesi akrabaları son bir kez ziyaret edip dedemin yaptırdığı Fatih Sultan Mehmet Camii'ne geçtik.






HUZUR...


Acıgöl'de son bir fotoğraf çekilip İstanbul'un yolunu tuttuk..
En kısa zamanda tekrar gidebilmek dileğiyle..


**HOŞÇAKALIN**